1 Psikoloğa gitmek delilik işareti değildir. Psikoloğa gitmeyi refüze eden birçok kişi psikoloğa gidenlerin deli, zayıf, aklını, iradesini kullanamayan, ağır sorunları olan insanlar olduğunu düşünür.
Oysa psikolojik sıkıntı yaşamanın akıllı, iradeli olmayla ilgisi yoktur. Fiziksel sağlığımız elimizde olmayan nedenlerden zaman zaman nasıl bozuluyorsa, ruh sağlığımız da çeşitli nedenlerden bozulabilir. Kimse durup dururken mutsuz, depresif, öfkeli, stresli, kaygılı olmak, ilişki problemleri yaşamak, işte, okulda başarısız olmak istemez. Psikoloğa giden kişiler, bu tip sorunlarla baş etmenin bilimsel araştırmalarla ispatlanmış yollarını öğrenirler.
2 İnsanlar basitçe ya deli ya da normal olarak sınıflandırılamaz. Ruh sağlığı kavramı çok geniş bir yelpazede incelenir. Ruh sağlığı, sadece ruh hastalığının olmaması demek değildir. Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre, ruh sağlığı olan kişi, kapasitesini tamamıyla kullanabilir, normal yaşam stresleriyle başa çıkabilir, verimli olarak çalışabilir, bulunduğu çevreye katkıda bulunabilir.
Bu tanıma baktığımızda ruh sağlığını beden sağlığına benzetebiliriz.
Örneğin gözünüz tam görmüyorsa kendinize “kör” demezsiniz, bir göz doktoruna gidip görme fonksiyonlarınızı değerlendirir, ne kadar göremediğinizi tespit eder ve tam olarak görebilmek için ne yapmanız, kaç derece gözlük takmanız gerektiğini ortaya çıkarırsınız. Doktorunuzun tavsiyesiyle doğru gözlüğü alır ve yaşamınıza eksiksiz devam edersiniz.
Psikoloğa gittiğinizde de şikayetlerinizi bildirir ve bunlar için alınması gereken önlemleri öğrenirsiniz.
3 Psikoterapi, sohbet, dertleşme toplantıları değildir. Psikoterapi, sistemli, problem çözme üzerine odaklanan ve hedef yönelimli bir süreçtir. Terapi sürecinin başında, yaşamınızda yapmak istediğiniz değişiklikler, hedefleriniz ve beklentileriniz terapistinizle birlikte incelenir ve bir plan yapılır. Daha sonra bu plan, ulaşılabilir daha küçük hedeflere indirgenir ve tedavi planı içerisine yerleştirilir.
Terapi süreci bu planı takip eder, diğer yandan kişinin terapi sürecinde sunduğu veriler bağlamında oluşturulan formülasyon, seanslar boyu yeni veriler geldikçe geliştirilir.
Terapi süreci nasıl bir planı takip ediyorsa, her seans da kendi içinde yapılandırılmıştır. Böylece terapi süreci daha anlaşılır hale gelir ve terapi zamanı en etkin şekilde kullanılır.
Diğer yandan, kişinin terapi sürecine aktif katılımı teşvik edilir ve kendisinin terapisti olması öğretilir. Bu sayede kişi, kazandığı yeni becerilerden, hem terapi sırasında hem de terapinin bitirilmesinden sonra sıkıntılarının tekrarlanmasını önlemek için yararlanabilir.
4 Psikologlar seans sırasında konuşulanları, danışanların yakınları dahil kimseyle paylaşmaz. Gizlilik psikoterapide en önemli etik kurallardan biridir. Örneğin, psikoloğunuz sizinle sokakta karşılaşsa, yanınızdaki kişilerin psikoloğa gittiğinizi söylemediğiniz kişiler olma ihtimalini düşünerek, gizliliği korumak adına size selam vermez, görmezlikten gelir.
Sizinle ilgili bütün bilgiler, psikoloğa gittiğiniz dahil, gizli kalır. Gizlilik üzerinde bu kadar hassasiyetle durulmaz ise psikoloğunuza güveniniz kalmaz ve psikoterapiden fayda alamazsınız.
ONUN YETERLİLİĞİNİ SORGULAMAKTAN ÇEKİNMEYİN
5 Psikoterapi sürecinde akıl vermek, öğüt vermek, hayat dersi vermek, hayatınızla ilgili kararlar vermek, hayat görüşünüzü değiştirmek, yargılamak, suçlamak yoktur. Psikoterapi sürecinin başında kişiye neden geldiği, şikayetleri ve terapiden neler beklediği sorulur, bu bilgiler ışığında terapi süreci belirlenir.
Kişinin kendi hedeflerine, tercihlerine, isteklerine ulaşabilmesine, kendi sesini bulabilmesine destek olunur. Onun hayat tercihleri, davranışları, düşünceleri hiçbir koşulda yargılanmaz.
6 Psikoterapide amaç bütün problemlerinizi çözmek, içine düştüğünüz her çaresiz durumdan sizi kurtarmak değildir. Amaç, size bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış yöntemleri öğretmek, problemleri kendi başınıza çözmenizi sağlamak, öğrendiğiniz yöntemleri ömür boyu karşılaşacağınız diğer problemlerde de kullanabilmenize olanak sağlamaktır.
7 Psikoterapist arkadaşınız değildir. Psikologların uyması gereken Etik Yönetmelik’te psikoterapist ve danışan arasındaki ilişkinin çerçevesi net bir şekilde belirtilmiştir: Psikologlar halen hizmet verdiği kişilere cinsel ima ve yaklaşımlarda bulunmaz, onları taciz etmez ve onlarla cinsel ilişkiye girmez.
Halen hizmet verdiği danışanlarla, hizmet verilen danışanın yakın ilişkide bulunduğu kişilerle ve eski danışanlarıyla duygusal veya cinsel yakınlık kurmaz.
Profesyonel bir ilişki içindeyken; psikoloğun danışanı ile ek bir rolü üstlenmesi de doğru değildir. Yani danışanınızla seans dışında herhangi bir ilişki kuramazsınız.
Ayrıca psikoloğun, danışanının yakın ilişkide olduğu başka bir kişiyle herhangi bir şekilde ilişki kurması da doğru değildir.
8 Psikoterapi ilaç tedavisi değildir. Psikoterapi konuşma terapisidir. Kişinin düşünceleri, olaylara bakışı, duyguları, tepkileri, alışkanlıkları ve davranışlarının arasındaki ilişkiler üzerinde ve bu alanlarda yapılması gerekenler hakkında sistemli bir şekilde konuşulur.
9 Psikoterapide tüm sorumluluk psikoloğun değildir, kendinizi sorgusuz sualsiz onun ellerine bırakmayın. Beraber çıktığınız yolculukta işbirliği içinde hareket ettiğinizi ama kontrolün sizde olduğunu unutmayın. Çünkü ruh sağlığınızı korumak en önce sizin sorumluluğunuzdur.
Terapistinizin eğitimini, yeterliliğini, etik standartları uygulayışını, terapinizin gidişatını, uyguladığı yöntemleri sorgulamaktan, aklınıza yatmayan yöntemleri araştırmaktan ve yararlı bulmadığınızda ise terapiyi sonlandırmaktan çekinmeyin.
10 Psikoterapi tek seansta yeterli faydayı sağlayamaz, diğer yandan süresi sınırsız da değildir. Günümüzde pek çok psikoterapi kısa sürelidir ve çoğunlukla bir yıldan az zamanda sonlanır.
Psikoterapi, bireyler terapiye katılım sağladıklarında ve değişmek için büyük istek duyduklarında daha başarılı olur. Değişim, işlevi olmayan veya sorunların devam etmesine neden olan düşünce ve davranışları olumlu yönde değiştirmek, geliştirmek anlamına gelir.